20 Kasım 2008 Perşembe

Özgeçmiş

Sene 1979’un soğuk bir 11 Şubat gününde gaziantep’in nizip ilçesinde o dönem için 7 çocuklu bir ailenin 8. çocuğu olarak dünyaya geldim, Annem için 5. babam için 4. erkek çocuğa sahip olmanın sevincini hissedememenin eksikliğini halen yaşarım,..

14 yaşımda genç, 16 yaşımda garson yamağı olarak başladığım iş yaşamıma yine sene 1999 da Ankara’da (DTCF -leh dili edebiyatı ana bilim dalı ) öğrenci iken geçirdiğim günlerde başıma gelen iki laz sayesinde bugünkü kariyerimi edindim,

İkinci üniversitemi bırakmama neden olan bu iki laz; birisi 5 yıllık diğeri onun hocası olan 10 yıllık reklamcı dostlarım, bana hadi gel seni tasarımcı yapalım demişlerdi, başlarda amelelik olarak gelişen tasarımcı geçmişim işte böyle start aldı. Bilenler bilir, hani ilk online çiçek siparişi verilebilen bir web sitesi vardı www.cicekyolla.com şimdilerde adını hatırlayan varmı bilmiyorum bile, işte ilk dekupajımı onda yaşadım ve itiraf ediyorum dekupaj helede çiçek dekupajı iğrenç bir iş  ,

Velhasılkelam 8 aylık kölelik dönemimi tamamladıktan sonra ki bu süre ikinci üniversitemi bırakıp Kocamustafapaşa’da Platin Internet Cafe’de pc yol ve yordamını öğrenme ve technical support anlamında erdiğim vede son 3 ayında web tasarımına duyduğum merakla birlikte, 10. ayından başlar, efendilerim çok muhterem ihtiyar ( hakan tiyaki ) vede hazret ikinci lale ( tolga yükeslir ) azat edilme kararımı verdiler,

4 aylık bir ayrılık ardından “keza bu dört aylık ayrılık süreci sadece diaoblo II – expansion” oynayarak geçirdim” ziyaret vede american help olarak yaptığım bir istanbul ziyaretinde “IDS Turk” ( www.idsturk.com ) adlı firmada starter flashör olarak ilk realist webci işime başladım.

Starter flashör olarak tamamladığım ilk 2 ayın sonunda mevcut diğer yetenekleriminde değerlendirilmeye alınması sonucunda “Web Designer” makamına teşrif ettim, IDS Turk’ teki 8. ayımda ermişliğim kabul edilip yetiştirilmesi için ilk kölemi aldım. Kölem Melek Fil’in köle edinebilecek konumuna vardığına kanaat getirdiğim vakit IDS Turk’ten ayrılmamdan 2 hafta öncesine denk gelir.

İlk ajans tecrübem olan ANBA ( Anadolu Basın Ajansı ) hemen IDS Turk’ten 10 gün sonra başlar ki bu süre zarfında bolcana uyuyup yeni başlayacağım bir iş için rüya birikimi yaptım.

İlk A4 boyutlu CMYK reklam tasarımlarım ANBA Haber Dergisi’nde yayınlandı, koleksiyon merakım olmadığımdan tasarımlarını yaptığım reklamlarım çıktığı herhangi bir dergi elimde bulunmamaktadır olsaydı bile hadi ilk sayısından itibaran biriktireyim deseydim “1+1+mutfak+bahçe+bahçede kömürlük+ben” evimde o kadar dergiyi saklayacak bir sedir altı bulunmamaktaydı.

ANBA’da geçirdiğim 8 ay boyunca bunlarım 3 portal (www.ihaleci.com , www.yapifuari.com , www.yapibilgi.com ) tasarımı olarak yayın hayatına devam eden birçok web sitesinin tasarımını, hemen hemen her hafta reklamı çıkan bir firmanın reklam sayfasını, özel istek birkaç broşür ve bir iki afiş tasarımı yaptım. Tüm bunların yanısıra kendisinden her zaman saygıyla bahsedeceğim patronum Mahmut Kılınç Bey ile yaptığımız ve kendisini 5-0 mağlup ettiğim tavla maçı unutulmaz anılarım arasına geçmiştir. ( Kaybettiğim birçok diğer oyunun sonuçlarını yeni işverenimi heveslendirmemek adına burada yazmayacağım )

ANBA ’dan ayrılmamdan hemen sonra, ki o dönem 2004 yerel seçimlerine denk geliyor Art Çatı Reklam Hizmetleri’ne, ilk efendim Hakan Tiryaki’nin “biz, yoğurduk sen piştin, gel biraz da yakalım seni” teklifine evet dememle başlar.

Grandjetle ilk orda tanıştım, yaşamımdaki renkleri RGB’den CMYK’ya toplu halde taşımam ilk Art Çatı’da oldu. Baskıcının azadı, frezecinin firarı ve mihendiz’in askeri sebeplerden dolayı işten ayrılmasından sonra Art Çatı’daki ünvanım tasarımcı, baskıcı, frezeci joker imalat elemanı ve çeyrek aplikasyoncu olarak değişti.

İş yoğunluğu nedeniyle gerek baskıda gerek frezede (CNC tezgahı) uzun saatlar boyunca çalışmam gerekebildiği için her türlü ortamda uyuyabilme yetisi geliştirdim ki bunların arasına çalışırken çok yüksek sesleri egale edebilen, dakikada 20000 devir ile çalışan bir CNC tezgahıyla aynı odada bir koltuk üzerinde uyuyabilmekte dahil.

Bor yağına olan nefretim, vinil sararken kas yapıyor olmanın verdiği huzursuzluk ve mevcut patron sayısındaki artış Art Çatı maceramın son bulmasına sebep oldu.. yaşasın özgürlük...

Uğurlu sayım birdir, renklerden en çok tütün sarısını severim. Börtü böcük fotoğraflamayı, su altı canlılarını yakın plan izlemeyi, fantastik mekanlarda olmayan canavarları longsword +2 ile doğramayı, uzun yürüyüşleri özel zevklerim arasına koyabilirim. En sevdiğim gün cumartesinin gelişini müjdelemesi sebepli olarak cumadır. Arkadaşlarım oynuyorsa tiyatroya giderim, güzel film olsa bile sinemaya gitmem internetten indirir evde seyrederim. Okurum, yazarım. Çağrıldığım yere üşenmem çağrılmadığım yere sırf kıllık olsun diye giderim. İyi müzikten ve iyi şaraptan anlarım. Favori içkim rakıdır. Ortamda içilmiyorsa dışarı çıkar sigara içerim. Köpekleri severim kedilerde beni sever. Hiçbir öğretmenime aşık olmadım, ama aşık oldum. Yemek seçmem zor durumda kalırsam fotosentez yaparım. Demirci olup kendi tasarladığım silahları yapmak en büyük düşümdür.

İş bu cv dahilinde işe alınmam söz konusu olduğunda yukarıda belirttiğim yeteneklerim göz önünde bulundurularak ve karşılıklı müzakere sonucu varılacak olan en verimli olabileceğim departmanda mümkün olan en kısa sürede işe başlamam tarafımdan talep olunur.


Saygılarımla

Aynadaki Ben.

Aynadaki Ben.

yol biter, bittiği yerde kalırsın artık bir yönde yoktur bir yönelimde... gidesin olsada geç kalmışsındır yada erken varmışsındır yolun sonuna, belki biraz daha oyalansan birilerini biryerlere kavuşturacak
yolda sende varabilirdin o yere... olmayacaktı orasıda senlik değil besbelli, zoraki varmışsın çünkü... durmayasın olacak gidesin tutacaktı yine hemde ne yol nede yön varken.... vardığın yerde kalmak zorundaydın da şimdi iyimi sanki, otur yolların bittiği yerde.. soluk al..soluk ver..bir nefeslen yetmezse bin nefeslen...bekle gece olsun, karanlık çöksün iyice, sen karanlıkta daha iyi görürsün, bir yolun olmadığını bilsende yıldızlardan bulursun yönünü ama karanlık lazım işte yeterki zifiri olmasın bir ufak ışıltı yetecek sana uzak bir yıldızdan...
bulutlar...
gündüzkü o deli sıcağa gölge ederlerken pek sevdiğin kara bulutlar bak ordalar halen hatta biraz daha karalar...ışık yok sana karanlıkta, gidene kadar kara bulutlar...belki değil mutlaka delide bir yağmur var..iliklerine kadar ıslatıp seni hasta edecek bir yağmur...üşüyeceksin hemde çok belki hasta bile olursun belki günler sonra boşaltsa karanlığını kara bulutlar güçleri yetmesede sana yol verecek ışığı kesmeye seninde kalmayacak dermanın bulduğun yöne ilerlemeye...

vazgeç...zaten geldiydin yolun sonuna...bak çöl burası hemde senin çölün ama istersen göl diye düşün yeter ki kabul et boğulacağını çünkü yolun sonu burası, varamadığını düşündüğün yer...
vakit doldu..artık öl....

Merak Ettiklerim!

Merak ettiklerim

1- ayaklarımdan ve kollarımdan ip bağlanıp çekilse boyum uzarmı?
2- cam yiyebilseydim tercihim oto camı mı olurdu yoksa pencere camı mı?
3- kedi olsaydım fare yakalayabilirmiydim?
4 - fare olsam kediden kaçabilirmiydim?
5- peynir olsam fare beni yermiydi?
6- fotosentez yapabilsem kışın saçlarm dökülürmüydü?
8- kurbaya olsam bacaklarımdan çorba malzemesi mi olurdum yoksa prens mi?
9- çokoprens varda neden çokoprenses yok?
10-sigara sağlığa zararlı olmasaydı yinede kullanırmıydım?
11-nasıl adam olunuyor? ben niye halen olamadım? niye adam olmam
lazım? adam nedir?
12-neden öküzgilleri çok secimli hayvan sınıfına koyuyorum?
13-eticin' in formülü nedir?
15-yedinci sorunun cevabı nedir?
16-yedinci ve ondörtdüncü soru nedir?
17-benim canım sıkılıyor yazdım okuduğunuza göre sizinde sıkılıyor,
canımızı sıkan ne?
18-sıkı can iyimidir? geç çıktığı rivayet edilir, doğrumudur?

soruları bir test edasında çözmeye çalışmayınız zira şıkları bir
dahaki maille göndermeyi planlamıyorum..
başarıla